Aşağıda "Çoğul Sensizliğim" İsimli şiirimi paylaşıyorum.
ÇOĞUL SENSİZLİĞİM
(AYNALARI KURŞUNA DİZDİM)
Ne çok sensizliğim oldu benim senden sonra
Hiçbirini seni sevdiğim kadar sevemedim.
Bir kızıl gezegendim fezada,
Sonsuzlukta başıboş gezdim.
Kuruyup döküldü pul pul dudaklarım,
Avuçlarımı açıp Kırkikindi yağmurlarını bekledim.
Avuçlarımı açıp Kırkikindi yağmurlarını bekledim.
Ortaköyde tavuk döner ayran, ezan sesleri, çiçekçi şoparlar,
Anahtarla açtığım şu yıkılasıca kapı
Boş mutfak, sus pus koridorlar,
Toza boğulmuş çerçevelerde, donup kalmış hatıralar.
İşte yine üzerime üzerime devrilen duvarlar
Sensizken ben,
Sehbaya ayağımı uzattım, çıkardıklarımı asmadım, ertesi gün aynı çorabı giydim,
Öylece durdum, bağırıp çağırmanı bekledim...
Sehbaya ayağımı uzattım, çıkardıklarımı asmadım, ertesi gün aynı çorabı giydim,
Öylece durdum, bağırıp çağırmanı bekledim...
Buz kesti alevi donduran sessizliğin
Lal gecelerde ucuz mumlar gibi titrektim.
Şairdim
Nilgün Marmara'ydım, Necip Fazıl'dım sensizken ben mesela
Her birinde umutla hep sana devindim.
Endişeden kaçan bir buluttum,
Nilgün Marmara'ydım, Necip Fazıl'dım sensizken ben mesela
Her birinde umutla hep sana devindim.
Endişeden kaçan bir buluttum,
Maviden ölesiye nefret ettim.
Kara göklerin, kül rengi bulutların altında
Kaldırımların kara sevdalı eşi bendim.
Kaldırımların kara sevdalı eşi bendim.
Sensizken ben
Çiğ tanesiydim varla yok arasında
Bir kırağı
Belki hiç olmamış bir bedestenin, belki de hiç örülmemiş taş
duvarlarında.
St. Petersburg'da güzeller güzelli Petergof sarayı
Daha ondokuzunda fahişe Soneçka
Sonra gerisin geri İstanbul
Kaldırımlarda pazarlanan satılık aşklarıyla.
Sonra gerisin geri İstanbul
Kaldırımlarda pazarlanan satılık aşklarıyla.
Üç kuruşluk yosmalarla pazarlık ettim
Cihangir'de Tarlabaşların'da
Cihangir'de Tarlabaşların'da
Bağırama(z)dım,
Al sensizliğini başına çal diyemezdim !
Yoktun....
Olmayacaktın....
Avuçlarımızın sıkı sıkıya birleştiği Üsküdar iskelesinin zırıl zırıl kalabalıklarında.
Bir Ömer Lütfi Meteydim
Vurdum kendimi Eskihisar kalesinin burçlarına,
Vurdum kendimi Eskihisar kalesinin burçlarına,
Hızır'ı bekledim.
Usulca yanaştırdım kulağımı liseli aşıkların fısıltılarına.
Hiç utanmadan tenezzül ettim.
Usulca yanaştırdım kulağımı liseli aşıkların fısıltılarına.
Hiç utanmadan tenezzül ettim.
Canımdan can koparmaktan hiç vazgeçmedi sensiz saniyeler
Koca koca saat kulelerinden aman dilendim.
Saksımdaki pembe karanfilde çiğ
Ve bahçemde yorgun bir kuş
Bir Ümit Yaşar olmak geldi saat on ikiyi vurduğunda,
Karanlığın sustuğu yerde seni bekledim.
Baktım,
Bir zamandışı rüzgarla, rükuya eğildi koca çınar
Hiç üşenmedim kitab-ı mukaddesi ezberledim.
Ayetleri şiar edindim ben senin yokluğunda
Vurdum alnımı Mescid-i Haram'a.
Yaradandan seni geri vermesini diledim.
Ben seni çok sevmiştim evet,
Ama sensizliklerinin biri bile beni sevmedi
Sadece bir tanesi sevseydi belki avunabilirdim onunla.
Onlar beni öldürmeden ben hepsini bir toplu mezara gömmeliydim.
İntikamı bir karlı kış günü tutuşturdu elim(d)e meleklerim.
Birazcık cesaret için bembeyaz tozla kanımı zehirledim.
Kuşanıp azrailin tırpanını toplu infaza yükseldim.
Bir tuhaf hayal sarısı bu sema-i arenada
Onlarla vuruşmak için nihayet azimliydim
Sanki bir anlığına belirdi, sükut-u hayalin sahnesinde,
Masum yüzün, kısık sesin, dantel gibi bileklerin...
Kanmadım, vazgeçmedim ...
Sanki bir anlığına belirdi, sükut-u hayalin sahnesinde,
Masum yüzün, kısık sesin, dantel gibi bileklerin...
Kanmadım, vazgeçmedim ...
Silah gibi dayandı, ışıktan kulelerin alnına gözlerim.
Zaten düşmanımdı ezelden beri aynalar da
Arsızca çoğalttıkları sensizliğimi kurşuna dizdim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.