ELİTİZM (SEÇKİNCİLİK) VE ATATÜRK’TEN BİR ÖRNEK:
Elit kavramı günümüze kadar çok farklı biçimlerde anlaşılmıştır.
Kelime anlamı olarak bakarsak, ‘seçilmiş’ demektir. Tarihte elit demek, elit
olmayan halk tabakasının üzerinde olan kişi demektir. Antik Yunan’da elitizmin
temsilcisi filozof Platon’dur. Basitçe belirtmek gerekirse, çoğunluğun bir
azınlık tarafından yönetilmesi gerektiğini savunur. Eğer bu azınlık, yönetimde
olmaz ise diğer çoğunluk kendini yönetemez. Antik Yunan'dan sonra XIX.Yüzyıl'a
kadar elit kavramı çok değişik biçimlerde anlaşılmıştır. Mesela politikacı
elit, entellektüel elit, zengin elit v.b...
XIX. ve XX. Yüzyıl'da ise elit dendiğinde akla, iyi eğitim görmüş
ve cemiyetteki yeri sağlam kişi gelmektedir. Aynı zamanda belli bir görgü
seviyesinde de olması gerekir bu kişilerin. Eğitim aldıkları okullar toplumca
kabul edilmiş, elit kişiler yetiştiren okullar olmalıdır. Bunula birlikte
elitin tanımı günümüzde farklılık göstermektedir. Diğer bir tanıma göre ise iyi
yetişmiş, kendi toplumunun tarihini çok iyi bilen, diğer kişileri
yönlendirebilecek entellektüel seviyede olan kişiler de elit olarak
nitelendirilebilirler. Burada yaptığım tanım birinci yaptığım tanımdan
etiketlenmişlik yönüyle ayrılır. Birinci tanımda kişinin elit olabilmesi için
belli okullardan mezun olmuş olması ve bir görgü sahibi olması gerekliliği
vardır. Bu bağlamda birinci tanım, ikinci tanıma göre daha şekilcidir.
Kendi bakış açımla konuyu değerlendirdiğimde hangi tanıma dahil
olursa olsun. Tarihin akışını değiştirmiş, insanlığa, uygarlığa, çağdaşlaşmaya
katkıda bulunmuş tüm kişilerin ortak bir noktası olduğunu gördüm. O da tümünün
öğrenmeye, araştırmaya, biriktirmeye ve birikimlerini aktarmaya sonsuz istekli
olmaları. Kimi düşünürlere göre yöneten kişi elit değil ise, yönettiği
topluluğa zarar verir.
Kitleleri yönetecek kişinin mutlaka elit biri olması gerekir. Bu
elit olma biçimi şekilcilikten ziyade, işlev ve nitelikle ilgili olmalıdır. Çok
parası olan herkes elit olmayacağı gibi çok iyi üniversitelerden mezun herkes
de elit değildir.
Elit kişilerden biri hiç kuşkusuz ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa
Kemal Atatürk’tür. Entellüktel derinliğe ve sonsuz bir öğrenme isteğine sahip
olan atamız, döneminde iyi bir askeri eğitim görmüş bir Osmanlı Subayı idi. Türk
Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu gibi kültürel oluşumları kurarak; sadece siyasi
alanda değil kültürel alanda da devletin temel kurumsallaşmasını sağladı. Onun
yaptıklarını anlatmak için bu yazı yetmez. Atatürk’ün döneminde yaşamış bir
diğer elit ise Ord. Prof. Dr. Tarihçi Fuat Köprülü’dür. Sadrazam Köprülü Mehmet
Paşa’nın soyundan gelen bu devlet adam Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde başbakan
yardımcılığı, dışişleri bakanlığı yapmış, tarihçi ve edebiyatçıdır. Mustafa
Kemal Atatürk kendisine Dışişleri Bakanı olmasını söyler. Bir siyasetçiden
ziyade akademisyen olan Köprülü başlangıçta buna anlam veremez. II.Dünya Savaşı’nın
sonunda Stalin Gürcü akademisyenlere Kars ve Ardahan’ı almak için bilimsel
makaleler yazdırır. Bu makaleler taraflı ve gerçeği saptıran makalelerdir. Fuat
Köprülü bilgisi ve deneyimi ile bu makaleleri çürütür. Bu örnek elit bir kişinin kendi devleti için
neden önemli olduğuna örnektir.
Düşünce ve eğitimin insanın çağdaşlaşmasında ve toplumların öne
çıkmasında ne derece önemli olduğunun en önemli kanıtı batı rönesansıdır. Bu
düşünsel süreçte kurulan üniversitelerde, yapılan araştırmalar, oluşturulan
bilimsel ve kültürel miras eğitim kurumları ile nesillere aktarılmıştır. Elit
olacak kişinin bu süreçteki ve dünyadaki diğer değişimlere hakim olması, onları
yorumlayabilmesi ve kendi toplumuna olan izdüşümünü görebilmesi ancak ve ancak
iyi bir eğitimle ve bunun sonucunda oluşacak dünya görüşü ile mümkündür. Bu
şekilde kendi bulunduğu toplumun içinden dünyayı görmek yerine, dünyanın
bulunduğu yerden kendi toplumunu bütün ve tarafsız olarak görür.
Fırat IŞIKGİL ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.